“ Nafaka ” denilince aklımıza ilk olarak, boşanma davaları sonucunda Mahkeme tarafından eşe ve çocuğa bağlanan aylık gelmektedir. Oysa toplumumuzdaki aile birliği, beraberliği ve dayanışmasının hukukumuza yansıması olan bir başka çeşit nafaka daha söz konusudur. “ Yardım nafakası ” olarak adlandırılan bu tip nafaka yükümlülüğü Medeni Kanunumuzda “ Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülüğü refah içinde bulunmalarına bağlıdır. ” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddi şartları iyi olan bir kişinin, maddi açıdan güç durumda olan annesine, babasına, kardeşlerine yardım etmesi toplumumuz değerlerine göre her şeyden önce ahlaki bir ödevdir. Hayatını refah içersinde sürdüren kişinin ailesi kötü koşullarda hayat mücadelesi veriyorsa, bu durum toplumumuzda yadırganır ve kınanır. Bununla beraber, pek az kişi tarafından bilinip kullanılmasına karşın, bu kişiler yasal yükümlülüklerini ihlal ettiklerinden, kendilerine karşı hukuk yolları da açıktır.
Medeni Kanunumuzun ilgili düzenlemesi gereği, kendisine maddi açıdan yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy ( çocuklar, torunlar ), üst soy ( anne, baba, büyük anne, büyük babalar ) ve kardeşler, diğerlerinden yardım nafakası talep edebilirler. Böylelikle yasada, yardım nafakası ödemekle yükümlü olan aile bireyleri tek tek sayılmıştır. Bunlar dışında hala, teyze, amca, dayı, yeğen, kuzen... vb aile bireyleri yardım nafakası ödemekle yükümlü değildirler.
Yardım nafakası talep edilebilmesi için, nafaka talep edenin yoksulluğa düşmüş olması, nafaka yükümlüsünün de ödeme gücü bulunması gerekmektedir. Yoksulluk halinin kabulü için, çalışma gücü kaybı, eğitim, hastalık… vb sebeplerle çalışamama ve yoksulluğunu giderebilecek menkul, gayrimenkul malları ile diğer herhangi bir hak veya alacağın bulunmaması gerekir. Dolayısı ile çalışabilecek durumda olmasına karşın çalışmayan ve yoksulluğu giderebilecek mal varlığı olan kişilerin yardım nafakası talep etmeleri mümkün değildir.
Yardım nafakasının amacı, yoksulluğa düşen kişiyi bu durumdan kurtarmak olduğundan, nafaka miktarı da bu amaçla sınırlı olarak belirlenir. Zira yardım nafakası hakkının, bir zenginleşme aracı olarak kullanılması mümkün değildir.
Bununla beraber, yukarıda belirtilen yasa maddesine göre, kardeşlerin nafaka yükümlülüğü, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Buradaki “ refah ” kavramını, “ zenginlik ” olarak değil, yoksulluğa düşen kardeşe yardım etmesi halinde “ yaşam koşullarında değişiklik olmaması ” olarak anlamalıyız. Kendisinden yardım talep edilen kardeş, kendi eş ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayabiliyor, ancak yoksulluğa düşmüş kardeşine yardım etmesi halinde kendisi yoksulluğa düşecek ise yardım nafakası yükümlülüğü söz konusu olmayacaktır.
Her ne kadar, uygulamada aileye karşı görevlerin ağır suretle ihmali ve bu nedenle aile bağlarının temelinden sarsılması nafaka talebine engel kabul olunsa da, Yargıtay 2008 tarihli bir kararında kendi kusuru ile yardıma muhtaç hale gelmiş ve bu nedenle aile bağlarının zayıflamasına sebep olan bir babaya nafaka ödenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesi ise şu şekilde ifade olunmuştur:
“ Yardım nafakası, zarurete düşen hısımın yaşamını sürdürebilmesi için zorunlu yardım isteğidir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Yardım nafakasının koşulları objektiftir ve bu koşulların gerçekleşmesi halinde nafaka borcu doğmaktadır. Davacı 70 yaşlarında, nafaka yükümlüsü oğul refah içerisindedir. Aile bağları babanın kusuru ile zayıflamıştır. Ne var ki, Medeni Kanunumuzun 2. maddesindeki dürüstlük kuralı, bu koşullarda davalı oğlun nafaka yükümlüğünü ortadan kaldıran bir neden olarak kabul edilmemelidir. Oğlun yardıma muhtaç duruma gelmiş olan babasına karşı asgari yaşama giderlerini karşılama borcu, dürüstlük kuralı gereği ortadan kaldırılamaz. Aksini gerektirir. Zira altsoyun (oğlun) üstsoya (babaya) karşı yardım yükümlülüğü ile üstsoyun altsoya karşı olan yardım yükümlülüğünün ahlaki, geleneksel ve toplumsal nedenleri farklıdır. İlgili yasa maddeleri bu şekilde yorumlanmalıdır.”
Görüldüğü üzere, Yargıtay görüşüne göre artık, nafaka talep eden ailevi ilişkilerinde ve yoksulluğa düşme konusunda kusurlu dahi olsa, toplumumuzun genel değerleri nedeni ile lehine yardım nafakası hükmedilmesi mümkün olabilmektedir.
Esasen, her şeye rağmen koruduğumuz toplumumuzdaki ahlaki ve insani değerlerimiz ve Türk toplumunun en büyük özelliklerinden olan güçlü aile bağlarımız sayesinde, güç durumdaki aile fertlerine çoğunlukla bir Mahkeme kararı olmaksızın yardım edilmektedir. Ancak, bu ayki yazımın konusu olan “ yardım nafakasının”, günümüzün güç ekonomik koşulları ve giderek bireyselleşen hayat tarzları nedeniyle unutulan, görmezden gelinen veya çeşitli ailevi problemler nedeni ile adeta cezalandırılan güç durumdaki aile fertleri tarafından yasal bir hak olarak talep edilebileceğinin de bilincinde olunmalıdır.
Ahlaki ve insani değerlerimizin, güçlü aile bağlarımızın her koşulda korunması dileklerimle…
Av. Aslı KARHAN LİMAN